Madrid-Barcelona

Pazar, 29 Haziran 2014 tarihinde oluşturuldu

 Henüz Türkiye'de gezilecek yerlerin bir çoğunu gezmemişken, yurtdışı gezmelerimize bu yıl da devam ediyoruz. Roma, Floransa, Amsterdam, Paris, Brugge, Bruksel derken şimdi daha da uzaklara ıspanya'ya yol alıyoruz. Bu sefer tursuz gidiyoruz. Kredi kartı puanları, booking.com sayesinde aylar öncesinden hazırlıklarımızı yaptık ve seyahat günü geldi. Pegasus'un Adana-ıstanbul hattındaki rötarı ile Madrid uçağını son anda yakalayabildik. Pegasusta koltuklar arasının sıkışık olması ve yolculuğun 3.5 saat sürecek olması beni konfor bakımında rahatsız ediyordu ki, parayla satılan geniş koltuklar boş olunca uçak havalandığı an geniş koltuklara geçtim...

 Madrid'e indiğimiz zaman diğer ülkelere göre daha farklı bir atmosfer vardı. ıtalya'da bezgin ve uyuşuk, Almanya'da soğuk, Fransa'da ters ve suratsız olan görevlilerin yerini güler yüzlü neşeli insanlar alıyor. Hollanda vizesi ile giriş yapmamız biraz sıkıntı yaratır mı diye düşünürken, kısa bir soru cevabın ardından bizi ülkelerine aldılar. Otele varmamız siesta saatine denk gelmesi sebebiyle işyerlerinin bir çoğu kapalıydı, restoranların ana servisleri bitmiş elemanları paydos etmişti. Otele çok kolay ulaşmamızdaki en büyük etken düzenli, geniş bir yeraltı ulaşım ağının olması. Tüm gezimiz boyunca bize internet olmadan offline uygulamalarla eşlik eden tablet ve telefonlarımızı da unutmamız lazım.

 

 

 Madrid'de ilk göze çarpan, şehirdeki düzen oluyor. Bir karmaşa havası yok, insanlar mutlu neşeli yardımsever. Park, bahçe, meydan, tarihi yerler olarak Madrid bir çok zenginlik sunuyor. Tabi beni ilgilendiren kısmı yeme-içme bölümü. ılk gün meşhur tapasları kaçırdığımız için atıştırmalık deniz mahsülleri ile karnımı doyurdum. Karides ve kalamır muhteşem soslarla servis ediyorlar. ılk gün meydanda denediğimiz Paella oldukça başarısız olmasını kötü bir yerde yememize bağlıyorum. Meydanları Ulus-Kızılay meydanını andırıyor. Fakat daha modern, eylemleri çok kibar çünkü polis müdahalesi yok, hatta polisler eylemcileri koruyor. Tertemiz bir şehir. Bankalar da 14:30da kapanıyor :)

 

 Tapasları yavaş yavaş tatmaya başlarken garip şeyler sofraya geliyordu, hepsini yedim ve hepsi de lezzetliydi. Saat 10dan sonra havanın karardığı Madrid'de geleneksek Flamenko gösterisine gittik. Görmek de fayda var. Harbiden zor bir dans ve sahneye çıkan kilolu ablanın o dansı yapabileceğini hayal dahi edemiyor insan. Boğa güreşlerine bilet bulamadık. Bulduklarımız da çok pahalıydı, bir ihtimal Arena'da satılıyor mudur diye gittik gişelerde fiyatlar uçmuşken, karaborsacılar bizi buldu. Onlar da çok yüksek fiyat istiyorlardı. Almaktan vazgeçiyorduk ki yarı fiyatına düştüler. Katliam gösterisini izlemeye girdik. Koca arena'da iğne atsanız yere düşmezdi. Popomuzun yarısı zemine temas ediyordu. Matadorlar kaçak dövüşüyorlar, ellerinde bir çok imkan var, boğa ile dalga geçip öldürüyorlardı ki bir de ne görelim, arenadan çıkarken köşede bir mezbahane öldürülen boğaları kesip aynı anda ön tarafa pişirime veriyorlardı!

 

 

 Madrid'de son günümüze gelmiştik. Ibıs otelde kaldık. Otelin konumu oldukça iyiydi, ulaşımı kolay temiz ve güleryüzlü çalışanları vardı. Gezdiğimiz her yerde olduğu gibi burada da gece hayatına akamadık:) Ertesi sabah erkenden hızlı tren ile Barcelona'ya geçtik. 300km hız yapan bir tren. Hiç sarsıntı yok, tren tam vaktinde kalktı ve vardı. Madrid'deki favori mekanım: La Musa

Trenden indiğimiz zaman ilk gözüme çarpan ulaşım sisteminin Madrid'e göre daha bakımsız olduğuydu. Daha sıcak bir hava ve maddi olarak daha zengin bir atmosfer vardı. Bisiklet kiralayarak plaja gittik. Trafik yoğun fakat düzenli yaya ve bisikletli için trafikte ilerlemek kabus değil rahatlık. Barcelona'da istanbul, antalya, mersin gibi bir atmosfer var. Deniz tatiline gelmiş insanlar... ıstiklal bağdat caddesi karışımı oldukça uzun bir cadde. Bir ucu otelimiz olan Double Tree by Hiltonda diğer ucu marina'da

Madrid'de deneyemediğim Estralla yı zorla da olsa bulduk. Sungrae'ye devam ettik. Süper bir içecek. Paella harbi güzeldi ve çeşit çeşit tapaslar yedim. Hepsi de güzeldi :) Bence tarih namına birşey yok barcelona'da. Merak ve yapılan reklamlar hiçbir özelliği olmayan yerleri ön plana çıkarıyor. Bu sebeple özellike 2.günkü turumuzda sıkıldım. Ama ne zaman yeme içme ortamına geçsek neşem yerine geliyordu. Madrid'e göre pahalı bir şehir. Genel olarak sadece bira çok ucuz. Türkiye'den bile ucuz... Burada da geç akşam oluyor. Hayat hiç bitmiyor denilmişti, ben göremedim öyle sabahlara kadar devam eden çılgın eğlenceleri... Bu durum yüksek beklenti içerisinde gittiğim Barcelona'da bana hayal kırıklığı yaşattı. Daha önce gittiğim ülkelerde olduğu gibi karnımı en iyi Hard Rock Cafe'de doyurdum:) Son gün bindiğimiz 4 kişilik bisikletimsi ve son anda sattığımız metro biletleri noktayı güzel koydurdu... Barcelonadaki favori mekanım: Sukaldari


Ve 6 günlük gezimizin sonuna geldi.. Tursuz hem daha ekonomik hem daha özgür geziliyor. Schengen vizelerinin çok kısa süreli verilmesi artık sinirime dokunmaya başladı. Yok artık bir daha schengen vizelerine para vermek...

 

 

 

 

 

Gösterim: 1961