7 yıl önce... - 3
Ocak ayının sonu. Geçen hafta Ankara'ya gittiğimde tüm öğrenci mekanları bomboştu. Bu hafta da otobüs terminallerinde bir yoğunluk vardı. Otobüslerde yer yoktu... Herkes koca koca bavullarla memleketine dönüyordu. Hemen maziye 7 yıl önceye dönüverdim. 7 yıl önce bugün - 3...
1. vizeler, 2 hafta ara sonrasında 2.vizeler derken hiç dinlenmeden finaller gelip çatmıştı. 1. sınıfta yurtta kalıyordum. Derslerin biteceği son hafta yurtta büyük hazırlıklar yapılmaya başlanmıştı.
Ben de uzaktan bu hazırlıkları izliyordum. çünkü final haftasının gelmesi normal dönem içindeki yaşam tarzımı fazla etkilemeyecek gibiydi. Herkeste bir telaşe, her önüne gelen ders notunun fotokopi çekilmesi, normal hayata ara verilmesi, sadece derse odaklanmak veya öyle görünmek, gündüz yatıp gece çalışmak vs.
ılk 2 vize benim için hüsran olmuştu resmen. çok yüksek bekleyip hepsinden düşük notlar almıştım. Finalden çok çok yüksek notlar almam gerekiyordu. Derslerin bittiği gün yurda gittim herkes kapanmıştı. Ben kapanacak bir durum bulamıyordum kendi adıma. Zaten 2. vizelerden yeni çıkmışım, tüm derslerin notları hazır. Her ne kadar hazır dediğim notlarda vizelerden çok düşük almış olsam da... Final zamanının bir kısmını abimin eryamandaki evinde bir kısmını ise yurtta hazırlanmıştım.
Sınavlara yavaş yavaş çalışılıyordu ve sınav vakti geldiği zaman bölüme gidiyordu. Gayet rahat bir şekilde gidiyordum. Oradaki insanların telaşını, tutuşmuşluğunu, kitapların garip gurup yerlerinden soru&konu ortaya atıp "ben birşey bilmiyorum, hiç çalışmamışım, keşke daha çalışsaydım" duygusunu insanda uyandırıyor ve insan ister istemez tırsmaya başlıyordu. Sınav salonu olan 24 nolu derslikte güzel duvar kenarından veya arkalardan yerler kapılmış olurdu. Sınav kağıdı dağıtılır önce bir kağıda aptal aptal bakılır. Sonra nasıl geçtiği anlaşılmayan 2 saat su gibi geçer. Tabi çalışıp gelinmemişse 15 dk sonra imza atılır çıkılır. Sınavdan çıkınca herkes soruları tartışır, birşeyler sıkar. Herkese göre kendininki doğrudur. Ben bu tür konulara hiiç girmezdim. Ne zaman girsem moralim bozulur ve 0 alacağımı garantilemiş olurdum. Ne gerek var :) Sınavdan sonra biraz kafa dağıtma merasiminden sonra sınavın öyle veya böyle bitmiş olmasının verdiği rahatlıkla birlikte "boooşşveer yazokulu var olmadı seneye" duygusu çöküverirdi. Ve önümüzdeki finalin eksik notları fotokopicide tamamlanarak diğer sınavda görüşmek üzere dağılılırdı. Tüm sınavlar kör-topal bir şekilde giderken son sınav gelir. Son sınav her zaman için arada kaynar. ınsan yorgun olur son sınavın verdiği rehabete kapılır ve tam olarak çalışılmaz. Amaç o sınavı biran önce atlatmaktır. Son sınava girilir ve çıkışında hiçbir yorum yapılmaz. Herkesle helalleşilir. Yurtta olanlar yurtlarına çantalarını hazırlamaya, evde yaşıyanlar evlerine giderdi. Tabi otobüs biletleri taa 8-10 gün önceden alınmış olurdu. Herkes finali, dersten geçip kalmayı unutur memlekete dönmenin coşkusuna kaptırırdır kendini. çok çalışışdı ya akşam kutlama hakkedildi. Mutlaka güzel içkili bir kutlama yapılır, zihnin hiçbir köşesinde sınav ve derslere ait hiçbirşey yoktur... Büyük bir heyecanla Aştiye gidilir otobüse binilir...
Tatilin ilk günleri laylaylom geçerken sınavların açıklanacağı gün yaklaşırken tekrar final haftasında girilen tüm sınavların resmi canlanır insanda. O an tüm derslerden kalma duygusuna bürünür insan ve canı sıkılır. O zamanlar notlar nette açıklanmazdı. Ankara'dan çalacak telefon beklenirdi. Ve telefon gelir. Kimi dersten geçilmiştir kimisinde kalınmıştır. Ama her zaman için beklenilenden daha iyi sonuçlar gelir. ışte o gün anlamıştım, matematik bölümünde finalin önemini. Vizelerle hiçbirşeyin bitmediğini, hiçbir zaman gerçek anlamda vizeler ve finalin aritmetik ortalamasının alınmadığını. Finalden az gayret edip, 50 üzeri not almak dersten geçiriyordu bizim bölümde. Eğer öyle olmasaydı düşük olan mezun verme oranı daha da düşerdi :)
Evet 7 yıl önce bu aralar böyle günler geçiriyordum. Final öncesi, final anı ve sonrası... Sonraki yıllar final sürecinde elbette değişikler oldu... Onlar da seneye dönem sonunda :))