Ben Kimim

Pazartesi, 10 Kasım 2014 tarihinde oluşturuldu

Önemli Açıklama: Aşağıda yazdıklarım resmi bir özgeçmiş yazısı değildir. Duygusal yönleri ağır basan hayat serüvenimdir. 

Düzeltme: Yıllar sonra tekrar incelediğimde bu bir özgeçmiş değil detaygeçmiş olduğunun farkına vardım.


Adı: Görkem GÖZÜKELEŞ
Mesleği: Kadrosuz Ev Herifi (Mayis 2006 - Ocak 2007)

27 Eylül 1983 yılında Tarsus’ta dünyaya “merhabaaaaa ben geldiiiimmm” dedim. Şişko bir bebekmişim. İlerleyen günlerde zayıfladım. Çünkü çok sık hastalanıyordum. Taa o zamanda belalıydım. Çare olarak ameliyatı önerdiler. 6 yaşında ameliyat masasına yattım. Daha dün gibi aklımda doktorun kafasındaki projektör, korkudan mi acidan mi hatırlamıyorum çığlıklar atıyorum. Ameliyattan sonra daha az hastalanmaya başladım. Bademciklerimin alınması boğazıma çok etki etti. İlkokulun sonlarına doğru durmadan şişiyordum. Acayip olmuştum.

1994 yılında 7 yılımı geçireceğim Tarsus Abdul Kerim Bengi Anadolu Lisesine başladım. O zamanlar sessiz sakin evden okula, okuldan eve giden şişko bir çocuktum. 1996 yılında abim üniversite sınavlarına girdi. Yaptığı tercihlerden ya Hacettepe Tıp ya da ODTÜ bilgisayar gelecekti. Ben geceli gündüzlü dua ediyordum, abim mühendis olsun diye. Çünkü eve bilgisayar alınmasını çok istiyordum. Bunun için de en büyük koz abim olacaktı. Çocuk mühendis ona bilgisayar lazım dicektim. Ve sonuçlar açıklandı, abim bilgisayar mühendisliğini kazanmıstı. Eylül ayından itibaren bilgisayarcıları dolaştım durdum. Şimdiki adı “insert” olan katalogları her ay toplayıp inceliyordum. Ama ortada bir problem vardı, bilgisayar alınması gündemde bile değildi. Neyse herkese psikolojik baskı uyguladım, lazım lazım dedim, mühendis adama şart dedim ve 1997 yılının ocak ayında bilgisayar aldık. Çok iyi hatırlıyorum. Bilgisayar Escort marka Pentium 133, 16 mb ram, 2mb ekran kartı, 1.6gb harddisk, 14400kps modem, 8x cd sürücü ve ben küçükken(orta 1de) bana “aaaa bilgisayar konuşuyor” dedirten ses kartı vardı. Aslında konuşan bilgisayar değildi elbette, sadece ilk multimedia ansiklopedisiydi. İlk başlarda kendime yasaklar koymustum, bilgisayarı hafta arası açmamak için. Gerçi ben oyun oynamıyordum hiç, çünkü halen de beceremem oyun oynamayı. Her ay 3 tane bilgisayar dergisi almaya başladım. Hele o zamanlar yeni yeni cd veriyordu dergiler. Artık iyicene bilgisayar bağımlısı olmustum. Tarsus’un ilk ve en büyük bilgisayarcısı olan ELBİM’e gidip gelmeye başladım. Çünkü orada heran bir şeyler kapma ihtimali vardı. Daha sonra orada haftasonları, okul çıkışları, tatillerde çıraklık yaptım. Yaklaşık 4yıl. ELBİM’e çok şey borçluyum. Bu arada evde de basic, pascal, html çalışıp kendi çapımda eğlenip duruyordum. Hatta inanmıcaksınız ama ben Linux ile 1997 yılında tanıştım. ağbimin israrı üzerine Turkuaz kurmuştum. Yıllar geçti, çok şeyler yaşandı bitti. Lise sona başlamam da olaylı oldu. Ayıptır söylemesi kıl dönmesi hastalığıyla karşı karşıya kaldım. Doktor hemen ameliyat edelim öss esnasında problem olabilir, zaten 3 günde hastaneden çıkarsın dedi. İyi bakalım dedik ve kendi ayaklarımla, üzerimde yeşil ameliyathane önlüğüyle buz gibi olan ameliyathaneye girdim. Ameliyatı oldum 3 gün geçti tık yok. Meğersem ihtimali 1000de 4 olan yaranın kapanmama sorunu ile karşı karşıyaydım. Okul ve dersane başladı fakat ben halen hastanedeyim. 15-20 gün arası hastanede yattım. Yanarım yanarım da Cimbomun süper kupa destanını göremedim. Küçük siyah radyomdan dinleyebildim.

Sınavlardan sonra hayatımda en çok gitmek istediğim şehir olan Ankara’ya geldim. Hacettepe Matematik’i kazanmıştım. Hazırlık okusak mı okumasak mı diye düşünürken bir bakmışız kuyruğunda yakalayıp hazırlığı atlamışım. İyi mi oldu kötü mü oldu diye çok düşündüm. Çünkü ilk yıl gerçekten adaptasyon problemi yaşadım. Ve keşke okusaymışım dedim. Gerçi bu düşünce 2. yıl, iyiki atlamışım olarak değişti. İlk yıl Beytepe yurtlarında kaldım. Yurtlar gayet iyiydi. Konforlu, rahat bölüme ulaşımı rahat. Yani şehre uzak ve dağın tepesinde olması dışında bir problem yoktu. Ama benden kaynaklanan sebeplerden dolayı yurdu bir türlü sevemedim. Garip bir şekilde birinci sınıf bitti. Ve 2. sınıfa beyaz bir sayfa açarak başladım. Önce abimle eve çıktık. Daha sonra kabuğumu yırttım, kabak çiçeği gibi açıldım. Hayatım çok şey değiştiren, bana çok şey katan Matematik Kulübü toplantılarına katılmaya başladım. Öncelikle kendime çevre edinmeye başladım. Hayatıma iyiki de girmişler dediğim kişilerle tanıştım. Resmen farklı bir görkem doğuyordu. İşte o yıl başladı benim Sakarya maceralarım. Dönem başı-sonu-ortası, sınav öncesi-sonrası, gibi sebepler çok sık dışarı çıkmaya başladık. Mutlaka bir sebep buluyorduk. Ve bu benim o kadar çok hoşuma gidiyordu ki… daha sonraları bu toplanmaları, unutulmaz anları evime taşımaya başladık. Günler benim için çok eğlenceli, zevk alarak ve iyi bir ortam içinde geçiyordu. 2. yılı da bitirdik. Sonra kaldığımız yerden 3. sınıfta da devam ettik. 3. sınıfın ikinci dönemi olaylarla doluydu. Hiç yaşamamış olmayı istediğim, yaptığım hatalardan pişmanlık duyduğum olaylarla dolu bir dönemdi. Öyle bir durum içinde kalmıştık ki, herkeste haklılık payı vardı. Tabi en azı bende :( :). Daha fazla deşmeye gerek yok ;) Bu ara kulüpte sosyal aktivitelerden sorumluydum. Kulüp tarihinin o güne kadar görmediği bir şaşalı dönemdi. Bir sürü ilk gerçekleşti. Ve gerçekten çok şey yapıldı. Tabi hiçbirinde tek değildim. Bana her zaman yardım eden vardı. Ve yönetim kurulu üyesiyken gerçekten başarılı olduğumu düşünüyorum. Sonraki yıl başkan oldum, ama hiç de başarılı bir başkan değildim bence;) 3ün yaz okulunda da fazla dağılmamış olan dersleri tam anlamıyla rayına soktuk ve 4ü sürtme yılı ilan ettik. Sanki normalde sürtmüyorduk ya ;) Ve 4ün 2sinin hemen başıydı, kalbime güneş gibi doğan Tuğba ile tanıştım ve hayatım normal olarak değişti ;) Acısıyla tatlısıyla rüya gibi geçen ve bir daha yaşamak istediğim 3 yıl bitti(ilk yılımı kayıp yıl olarak ilan ettim). Hiçbir zaman unutamayacağım çok güzel şeyler yaşadım(k). Anlatmakla bitmez. Reklam: Galeride bazı resimleri, yazılarda da bazı unutulmaz anılarımı bulabilirsiniz. Ve mezun olduk…

Okuldan sonra bir müddet iş aradım bulamadım, askerliği bahane eden yerlerle karşılaştığım için askere erken sevk için dilekçemi verdim. Ve 12 aralıkta kayseriye cenderme olarak gittim. Acemilikten sonra Mehmetçik dersanesinde öğretmenlik yapacaktım, bu hakkı ben elde etmiştim, fakat son anda beni Bünyan denen yere şutladılar. Zor bir askerlik dönemi geçirdim. Herkes abarttığımı söylüyor, ama acılarım depreşmesin diye orada yaşadıklarımın tamamını kimse bilmiyor ve bilmeyecek de. Benim abarttığımı ve rahat askerlik yapmışsındır diyen herkese söylediğim tek cümle: “inşallah sen de benim kadar rahat askerlik yaparsın”. Bünyanda -32 dereceyi gördüm. -32de 3er saatten 9 saat sabit nöbet tutmak, üzerinde saçma sapan devriyeler, sonra üzerimdeki psikolojik& fiziksel baskı beni çok yıprattı. Askerdeyken kaptırana kadar radyo dinliyordum tek eğlencem buydu. Şu ünlü küçük siyah radyo. Nöbet kulübelerine yazdığım tek şarkı sözü şuydu:

“burda çiçekler açmıyor
kuşlar süzülüp uçmuyor
yıldızlar ışık saçmıyor
geçmiyor günler geçmiyor.
avluda volta vururum
kah düşünür otururum
türlü hayaller görürüm
geçmiyor günler geçmiyor.
dışarıda mevsim baharmış
gezip dolaşanlar varmış
günler su gibi akarmış
geçmiyor günler geçmiyor.
gönülde eski sevdalar
gözümde dereler bağlar
aynadan hayalin ağlar
geçmiyor günler geçmiyor.
yanımda yatan yabancı
her söz zehir gibi acı
bütün dertlerin en gücü
geçmiyor günler geçmiyor”

her neyse askerliği daha da fazla deşmek istemiyorum. 15 mayıs akşamı tezkere denen şeyi aldım ve ilk otobüsle ankaraya döndüm. Kabusun bitişini benim için önemi ve hatırası çok büyük olan bahar şenlikleriyle yaşadım. Askere gideceğim dönem, askerdeyken ve askerden sonra bazı ekle-sil işlemleri yaptım. Bazı yanlış kişileri hayatıma aldığımı, hayatımda olması gereken fakat benim farkında olmadığım kişileri fark ettim. Çünkü insanın zor anları olur ve bu anlarda o kadar hassas olur ki, anlatılamayacak yaşanacak bir durum. Mesela bir çağrının bile çok mutlu ettiği anlar olur. Tabi tek bu kriter değil, bu sadece çok ama çok basit bir örnek. Askerdeyken bunları düşünmek ve yorum yapmak için çok vaktim oldu. Bazı şeyler uzaktan daha net görülebiliyor! Neyse gereği düşünüldü diyerek bu konuyu da fazla deşmeden kapatıyorum.

Askerden döndük, dinlendik iş aramaya başladık…8 ay süren işssizlik döneminden sonra Finansbank'a girdim...

8 yıldır aynı bankada devan ediyorum. Tarsus şubedeki 2 yılımın ardından 5 yıldır Yüreğir'deyim... 2010da Tuğbayla evlendik ve şuan Adana'da yaşıyoruz. Aradaki tefarruatların önemli kesitleri blog ta...

2010-2015 arası Adana'da Yüreğir ve Adana Çarşı Şubede Portföy yöneticisi olarak görev yaptım.
Nisan 2016 'da Şube Müdürü olarak Şube Pazarlama Hizmet Merkezinde göreve başladım ve şuan Erzurumdayız.

Gösterim: 1899