Güzel Bir şiir
Bazen insanları akvaryumdaki balık kafesteki kuş gibi görüyorum. akvaryumdaki balık başını sudan dışarı çıkarır kısa bir süre, aynı şekil de kuş da sıkılmıştır artık kafeste. O da başını çıkarır kafesteki aralıklardan... çok kısa bir süre sahipleri gelir kafalarına vurur içeri gönderir "susun, oturun oturduğunuz yerde doğru yerinize..." Bazen bakıyorum da gerçek hayat da bu şekilde...
Herşey çocukken, küçükken, öğrenci iken ne kadar güzeldi. ıstediğini istediğin yerde istediğin şekilde haykırabiliyordun. Ama zaman geçtikçe insan bu özelliğini yitiriyor, daha doğrusu yitirmek zorunda kalıyor... Susması gerekiyor, susmanın en doğru hareket olduğu öğretiliyor aynen başının sudan çıkaran balığın başına vurularak suya itilmesi gibi. Susmak öğretiliyor ve uygulatılıyor!
Kafama takılan diğer bir konu, insanlar neden çektiklerinin daha fazlasını çektirmek ister ki? Bu çark böyle devam etmek zorunda mı? Ben çektim daha beterini sen de çek. Var mı böyle birşey? Gün olur devran döner. Herkes hakketiğini alır herhalde...
Yazımın başlığına gelelim. Pek şiir kültürüm yoktur. şiirin en can alıcı noktasını msn de bir arkadaşın iletisinde gördüm. Google kardeş aracılığı ile arattım... Murathan Mungan'ın bir şiiriyimiş... Gerçekten güzel. Hiç olmazsa günlerimin anlam ve önemine uygun... Yeni Türkü sayesinde tanıdığım Murathan Mungan'dan güzel bir şiir:
Kırdın mı incittin mi birilerini
Kimleri kazandım, yitirdiklerim kimler?
Kendimi yeniledim mi yazdıklarımda?
Yeniden düşünmeliyim
Dostluklarımı, ilişkilerimi
Gözlerim çocukluk fotoğraflarında mı kaldı
Yitirdim mi yoksa masumiyetimi?
Borçlarımı ödedim mi?
Doğru seçtim mi soruların fiillerini?
Tırnaklarım kesilmiş, dişlerim fırçalanmış, saçlarım taranmış,
Giysilerim ütülü, odam düzenli mi?
Geri verdim mi aldıklarımı:
Aşkları, dostlukları, sevgileri, güvenleri, bağları,
Kitaplara, sayfalara, satırlara borcumu ödedim mi?
Yokladım mı duygularımı
Hâlâ sevebiliyor muyum insanları?
Ovmalı gümüşleri, bakırlarımı; cila geçmeli ahşaplarıma
Ovmalı umutları
Saklı tutmalı gelecek inancını, yarınları eksik etmemeli ağzımızdan
Ey uzak akrabalarım, üvey aşklarım
Mevsim sonu dostlarım, işporta malı ayrılıklar
Arkadaş ölümleri, dost hançerleri, talan ettiğimiz zulalar
Gece telefonları, ıssız konuşmalar
Mağrur incelikler, vurgun yemiş ilişkiler
Uçurum duygusuyla yaşadığımız hayat ey
O kadar çok anlattım ki
Kendime kaldım anlatmaktan...
Bunaldım kendisiyle boğuşmasını
Başkalarında çözmeye çalışan insanlardan
Usandım sözcük oynamalarından, tılsımlı sıfatlardan,
Ofset duyarlılıklardan
Kaç zamandır duru, yalın, çalışkan, iyi insanlar özlüyorum
'ıçtenliğin' ya da 'dünya görüşünün' kirletmediği
Kendime bir yeni yıl kartı yazarak bunları diliyorum
Aranıp duruyorum adresini yitirdiğim insanları
Vitrin camlarına yansıyan yüzlerde
Bilmiyorum kalmış mıdır adresini yüzlerinde taşıyan insanlar
Hâlâ bir umut var mıdır
çıkmaz bir sokağa benzeyen bu avare avunması vitrinlerde
Ne çıkmaz sokaktayım ne de mutsuz
Sadece rüzgârlardan daha güçlü olmak istiyorum o kadar
Açık denizlerde nice yolculuklara yelken açarken
Kış güneşinin mutlu ettiği bir kedi gibi mutlu, emin, tasasız
Sere serpe ve keyifli olmak tek isteğim ve dileğim
Senin ve benim , yani bizim için...