Hoşçakal "Ankara"
Ankarada, Dikmende yazdığım son yazı... Bu ne bir veda ne de ayrılık yazısı... Ama yine de insanın, 6 yıl yaşadığı şehirden, semtten, evden, sevdiklerinden, dostlarından ayrılırken, bir veda türküsü söyleme isteğinin gelmesi kadar doğal bir durum yoktur herhalde...
Hızlı Bir Hafta
Cumartesi günü babamı acile kaldırmakla başladı hafta. Babam haftasonunu hastanede geçirdi. Pazartesi günü tedavi süreci başlayacaktı. Beni de tahmin etmediğim kadar yoğun bir hafta bekliyordu.
Ve Sonunda...
Askerden geleli 246 gün oldu. Bu günler 300den fazla başvuruyla, girilen ve kazanılan sınavlarla, sayısız mülakatlar ve her zaman "referans" aşamasında takılmalarla geçti. 28 Kasımdan beri telefonum hiç çalmıyordu hiç bir yere görüşmeye bile çağrılmıyordum. Geçen hafta Finansbank ile birlikte kısmetim açıldı. Son aşamaya kadar geldiğim fakat ne olumlu ne de olumsuz herhangi bir sonuç alamadığım yerlerin hepsi birden geçen hafta aradı. Tekrar görüşmelere gittim. Ve bu hafta geri dönüşler başladı. önümde 4 seçenek vardı. TOBB da yazılım uzmanlığı, Siemens'te Test Mühendisliği, Verify da Satış Mühendisliği ve en son önüme sunulan seçenek Finansbank. Geçen hafta yaşanılanlardan sonra bu kadar hızlı geri dönüş yapacaklarını sanmıyordum ama dün akşam aradılar. Kararı alırken yakınlarıma danıştım, artılarını eksilerini yazarak bir liste oluşturdum. ılk giriş olarak maddi imkanlar daha iyi olan iki işten vazgeçtim. Ankara'dan ayrılmayı göze alarak. çevremde bu sektörlerden olanların fikirlerini aldım. Ve hepsi benim gibi artılarını ve eksilerini saydı. En son dün gece düşündüm ve en fazla artısı olan Finansbank'ı seçtim. Kabus bitti artık... 6 ay önce başlamam gereken işe 6 ay rötarlı başlıyorum. Demek ki kısmette bu varmış. Hayırlısı olsun...
Bu günleri çok zor geçirdim. Bugünlerde beni yalnız bırakmayanlara sonsuz teşekkürler... Bu arada Ankara'dan ayrılmıyorum, sıksık yine Ankara, özellikle Sakaryadayım:)
Sis Dağılıyor mu?
Uzun bir yola cikmisti. Sabahın erken saatleriydi. Otobüsün pencere kenarında oturuyordu. Yol boyunca hem yolu izliyordu, hem hayaller kuruyordu. Kurduğu hayaller hedefleriyle ilgiliydi. Zaten yola çıkma amacı hedeflerine ulaşmaktı. Ve birden aksam oluverdi. Her taraf karanlık ve sis içindeydi. Camdan baktığı zaman hiçbir şey göremiyordu. Hiçbir şey görmediği gibi hayalleri ve hedefleri de bulanıklaşmaya başlamıştı. çok sıkıcı bir yolculuk geçiriyordu. Sanki yol hiç bitmicekmiş gibiydi. Bunların üstüne otobüs defalarca arıza yaptı. Ama bir türlü sabah olmuyordu, önünü göremiyordu. O kadar bunalmıştı ki günün aydınlanacağına bile inanmıyordu. Sanki kabus görüyordu. Sanki kabus sırasında bağırıp çığlıklar atıyordu fakat kimseye sesini duyuramıyordu. Biran için kendinden geçti. Gözünü açtığı zaman sis ortadan kalkmıştı. Dışarı tekrar baktı. Ve gözlerine inanamadı. ıki dağın arasında bulutların altında bir parıltı. Sanki gün aydınlanıyordu. Gördüğü Güneş miydi, yoksa yanılıyor muydu? Ya da kabusun içinde bir rüya mı...